Ünlü şairlerden hapishane şiirleri hapishane sözleri
Kızıl Slogan-Yalnızlık nöbetleşe bir devriye voltasında-Eksilen-eksilten umutlarınZamana karşı duran bekçisiyim benSeni, pencereden içeri vuranDeli bir rüzgardan dinlerim bazenVe düşünürüm seniSeni, ahhh... seniYanan cigaradaSusarak, susayarakBu mapushane gecelerinde...Ozan Deniz Sarıtop* * * * * *Dar Mapuslara ÇekilirimSüngüye çekilirimDar mapuslaraÇırılçıplak düşlerimleAkşamaDar vakte kadarSigara dümanınaBırakırım mahzunluğumuArtık vakit yaklaşırKara bir örtü gibiÇekilir üzerime gökGarip olur saksıda çay çiçeğiCanıma uzarCanıma uzar burukluğuKutu içinde beş ranzaBeş ranza içinde mezar çukuruCan sızlarUzanırım içine ölümüneAzap melekleri gelirAçar defterini geçen zamanınVe okunur künyemÖnce kimliğim bocalanırSonra doğduğum yerVe menkıbemSancılanır yürekAyrılıklar geçilir önümeEl vermeden hasretlikKomadan nabızlara namussuzlukSevdam sevdam bulutlar getirirYağmurlar yağdırır gözlerimdenKutu içinde beş ranzaBeş ranza içinde mezar çukuruSoğur geceleriÜşür fidelerimPayımda yoksun bir baharTutunamıyorum salkımlarınaParmaklıklarına penceremde boy verenBenzi tedirgin ışığa...Ozan Deniz Sarıtop* * * * * *TutukluTutsak olacağını bilerekyine bu sabahdemirparmaklıktan içeriusulca sızdıgüneşYasaklanınca görüş günündeçiçek getirilmesiarka duvarın dibinesarmaşık tohumuekmiş annemOysa el bilesallayamamıştım onakuyrukta saatlerce bekleyipdoldurduğu içme suyunudökerken ardımaSunay Akın
* * * * * *Hapishane ŞiirleriÇok şeyim oldu bu yaşa kadar:Söğütten atım oldu,askerde mavzerim;Bunlardan başka daha nelerim!Kerhaneden dostum oldu,Hapsanede postum oldu;Ben sonuncusunu severim.Niyazi Akıncıoğlu
* * * * * *İçerdeHaberin var mı taş duvar?Demir kapı, kör pencere,Yastığım, ranzam, zincirim,Uğruna ölümlere gidip geldiğim,Zulamdaki mahzun resim,Haberin var mı?Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,Karanfil kokuyor cıgaramDağlarına bahar gelmiş memleketimin...Ahmed Arif
* * * * * *TesbihBir dost ve kardeş eliyle işlenmişBoncuktan bir tesbih armağan geldi bana.Göz nuru dökülmüş, özenilmiş,İçten bir selam gibi insandan insana.Değerini arttıran bu armağanınBir hapishaneden bir başka hapishaneye gelmesiydiŞiirde böyle bir şey olmalı diye düşündüm:En acımasız günde de savunabilmek inceliği.Ataol Behramoğlu
* * * * * *Bi Sen Eksiktin AyışığıBileklerimizi morartmış yeni Alman kelepçeleri.Otobüsün kaloriferleri bozuldu Kaman'dan sonra,Sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,Başımızda perensip sahibi bir başçavuş,Niğde üzerinden Adana Cezaevine gidiyoruz...Bi sen eksiktin ayışığıGümüş bir tüy dikmek için manzaraya!Can Yücel* * * * * *Piraye İçin Yazılmış: Saat 21-22 ŞiirleriNe güzel şey hatırlamak seni :ölüm ve zafer haberleri içinden,hapisteve yaşım kırkı geçmiş iken...Ne güzel şey hatırlamak seni :bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elinve saçlarındavakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...İçimde ikinci bir insan gibidirseni sevmek saadeti...Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,güneşli bir rahatlıkve etin daveti :kıpkızıl çizgilerle bölünmüşsıcakkoyu bir karanlık...Ne güzel şey hatırlamak seni,yazmak sana dair,hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,kendisi değiledasındaki dünya...Ne güzel şey hatırlamak seni.Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :bir çekmecebir yüzük,ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.Ve hemenfırlayarak yerimdenpenceremde demirlere yapışarakhürriyetin sütbeyaz maviliğinesana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...Ne güzel şey hatırlamak seni :ölüm ve zafer haberleri içinden,hapisteve yaşım kırkı geçmiş iken...Nazım Hikmett* * * * * *Mapushane Düşünceler1Hani bir dışarda olsam,hep yürürüm, durmam.Benimle beraber yürürgökyüzü, toprak,hürriyet, benimle beraber.Gökyüzü, toprak ve hürriyet,ne güzel şeyler.Hani bir dışarda olsam,belki günlerce, uyumam.Sabahları yok artık o kahpe uyanışım.Duvarda kaldı gözlerim.Dalmışım.2Şöyle karşı karşıya oturupseninle rakı içmek istiyor canım.Deniz güzeldir bu anda,gökyüzü güzel.Bilmem, sen ne dersin?Düşün bir kere,sanki bütün sıkıntılardan uzak,bir bulut üstündesin.Göğsünü kurular elleriylesarışın bir çocuk,denizden yeni çıkmış,gözleri pırıl pırıl,sırtında su taneleri.Olmuş bir elma rengindedir şimdi ufuk.Bilirsin elbet,içerken cesur değilim,fakat korkmam.Ama burda ceur olmak lazım her akşam.3Vakti çoktan geçtikirazla dutun.Şimdi kavun, karpuz mevsimidir.Yemiş'teyim.Kavun, karpuz orayakocaman mavnalarla gelir,birinin "Kudret" yazar üstünde,birinin "Kaplan".Köprü ancak beş dakika çeker oradan.Şimdi kavun, karpuz mevsimidir.Ne kalabalıktır o Yemiş!Boş ver bakalım Yemiş'e,bursa benim üzerimden mevsimlertarih gibi geçmiş!A. Kadir
* * * * * *Kardeşim Aylardır HapisteAcımı duyurabilmek içinUykusuzAçSusuzÖyleceDurabilirim.Acımı duyurabilmek içinSevgisizAnısızKaskatı olabilirimVe durup dört yol ağzındaDurdurup gelip geçenleriKendi halindeYaşayıp gidenleriTutup yakalarındanHaykırabilirimNefesimBitene dekBütün gücümleHaykırabilirimBütün dünyaya.KardeşimHapisteKardeşimAylardır hapiste.KardeşimDövüldü orada.İyi ve güzel şeyler dışındaHiçbir şey taşımayanVe sadece bir insan varlığına değilYaşayanYaşayamayanBütün varlıklaraBir otaBir taşaSevgiyleİlgiyleDolu beyniOradaSarsıldı elektrikleİnce bedeniTekmelendiAcımı duyurabilmek içinÇıldırabilirimAcımı duyurabilmek içinZehirle doldurabilirimYazdığım her şiiriNefretleGözyaşıylaKorkunç bir sevgiyleKardeşimAylardır hapisteEn güzeliTanıdığım insanlarınEn katıksızıEn pırlantası.Ona sevgilisiniKucaklamak yasak.- Bir zamanlar el ele tutuşupHarikulade güzelŞeyler konuştuklarıO kızı –Ona özgürceDolaşmak yasak.- Bir tay kadarHareketliyken kalbi-O artıkKitap okuyamayacak.-Sindirdiği gözle görülürdüAlnında terler birikerekHummalıBir tutkuylaDevirdiği kitapları-Biz özgürlüğünGüzel günlerinSavaşçılarıAydınlığınİyiliğinBize eziyetEdiyorlar bugünAma halkımızAynı acılarınBin katınıYaşamıyor mu sankiBiz özgürlüğünGüzel günlerinSavaşçılarıBize eziyet ediyorlar bugünAma buŞiirimizeBiraz daha çelikKatılacak demektirBiraz daha kararVe zafer umuduKardeşimAylardır hapisteVe yıllarca sürebilir buÇünkü o halkının omuz başınaKoydu omuzunuAtaol Behramoğlu* * * * * *Afduvar duvar duvarsana ne desem ki ahincitmeden gözlerini mahkûmunher taşını kırmalı bir birgerisi laf-ü güzafNevzat Çelik
* * * * * *SevdadırGöğü kucaklayıp getirdim sanakoklaaçılırsınsolmuşsunbenzin sararmışyorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzünöyle bükük bakma banaçam kolonyası getirdim sanakentli dağlıların haklı sevdasınıbolu ormanlarından çarpan bir kokusanki köroğlunun ter kokusuaman kokusu, billah kokusucanlarım, canım benimüzme kendini bu kadarsana umudu öğretmeyenlerin suçu mu varbak yer yüzü ne kadar genişne kadar darDurakıtma gönlüm yaşınıgözünden öpecek bir yer bırakoy bana en yakınbana en uzaksevgili yarHasretine vur beniGiyecek çamaşır getirdim sanaadettir diye değil, sevdim diyedirbağişla, eski birazbedenim uygundur diye bedenineelimle yıkadım, ütüledimelma ağacında kuruttumGünler sarmal bir yay gibibunu unutmaBahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektirbunu unutmaSeni ben her yerinden öperimbeni unutmakadere inansaydımsana inanırdımDüşürmem sigaramın ucundaki külü benöyle kırık bakma banaCaddeler nasıl da genişliyorsana bunu söyleyecektimBileyli bir makas vardı yanımdasana bunu söyleyecektimHadi kes büyüyen tırnaklarındaki kirisana bunu...Oyy nasıl söyleyebilirimdeliren sevdamızın kısrak huyunuElimi tuttuttururlar, o kadarına izin verirlerkahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil buBir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımızsen içerdeBen dışarda...Oyyy mahpusluk mahpusluk...Arkadaş Z. Özger* * * * * *Yatar Bursa KalesindeSevdalınız komünisttir,on yıldan beri hapistir,yatar Bursa kalesinde.Hapis ammâ, zincirini kırmış yatar,en âlâ mertebeye ermiş yatar,yatar Bursa kalesinde.Memleket toprağındadır kökü,Bedreddin gibi taşır yükü,yatar Bursa kalesinde.Yüreği delinip batmadan,şarkısı tükenip bitmeden,cennetini kaybetmeden,yatar Bursa kalesinde.Nazım Hikmet * * * * * *SekizBugün Ondokuz Mayıs,Mayısın ondokuzu!Sen ey Türk ülkemizin geleceği,Ulusumuzun gözbebeği,Sen ey demirparmaklıklarda barfiks yapan,Ranzalarda parende atanSportmen ve kahraman Türk Gençliği,Önünde senin bütün Kilit-bahirler açık,Ama herzaman Samsun’a çıkılmaz a,Bu sabah da avluda volta atmaya çık!Can Yücel* * * * * *Bugün Pazar"Bugün pazar.Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzakbu kadar mavibu kadar geniş olduğunaşaşarakkımıldamadan durdum.Sonra saygıyla toprağa oturdum,dayadım sırtımı duvara.Bu anda ne düşmek dalgalara,bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.Toprak,güneş ve benBahtiyarım..."Nazım Hikmet* * * * * *Geldinizgeldinizne güzeldinizkuşlar gibi şakıdınız çocuklargelirsiniz açık görüşgidersiniz dünya gidergeldinizbir saate sığdırdık her şeyiellerimizi gözlerimizi sözlerimiziçabuk ve acelecive gittinizgözlerim peşinizden koştukesip çıkarıldı yüreğim sankikanım kilitlere aktıhasret ne kiErsin Ergün* * * * * *Çile Bizim hiç bir hürriyetimiz yok,Hiç bir hürriyetimiz,Ne çalışmak, ne konuşmak, ne sevişmek,Sen orda bağrına bas dur en büyük çileyi,Ben burda en büyük çileyi doldurayım,Ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.Sen orda dalından koparılmış bir zerdali gibi dur,Ben burda zerdalisiz bir dal gibi durayım.A. Kadir* * * * * *Görüş Günü Bu gün görüş günümüzDost kardeş bir aradaTelden teleMendil salla el sallaMerhabaİzin olsun hapisane içindeSeniSenden sormalara doyamamYarım döner cigaramın ateşiGitme dayanamamEnver Gökçe* * * * * *Ayrılık Saatiİşte geldi yine ayrılığın saatiAh durdurabilsem akan zamanıBirazdan gidecek belki hiç görememSöyleyebildiğim tek şey nasılsınOysa daha değmedi gözlerimiz bileKaldım tel örgülerdeAcılar, anılar ve günlerimizKaldı tel örgülerdeGötürdüler beniBehçet Aysan* * * * * *MahpushaneDemir parmaklıklardaÜç kelime konuştuk:Paran var mı? dedim.Sorma!Alıştık,Kuru ekmek de yerim dedi.O,Dışarıdayken,Ağaçları,Kuşları,Çiçekleri,Ne kadar severdi.Bazı geceler dinliyormuşŞehirden gelen uğultuları.Yahu! diyor,Her gece rüyamda görüyorum dostları.Gündüzleri bahçede geziyorVe seyrediyormuşGüneşi,Masmavi bulutları.Kendisi yıkıyormuşÇamaşırlarını,Yemek tasını101 seneye mahkum prangalıyla;Beraber söylüyormuşKazımım şarkısını.Fethi Giray* * * * * *Sakın ha'sabiha bu adamlar beni alıp götüreceksakın ha ağlamanı istemiyorumsoracakları varmış yıllardır sorarlaranlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecekilk götürülüşümü bak hatırlıyorumsendikaya yazıldığım günlerdi sanıyorumotomobil farlarına yağmur yağıyorducıgaram ıslanmış sokaklar nedense darbu defa aksi gibi zilzurna ilkbaharçoçuğa bir şey söyleme sabiha belli olmazsakın ha ağlamanı istemiyorumbakarsın çabuk biter akşama evdeyimuzayacak olursa git hüseyin'i buleli kızıl kanda olsa bizi bırakmazçantamı hazırlarsın pijamam terliklerimizin verirlerse seni de beklerimhani bir gülümsemen vardır sanki istanbulgözlerin gözlerimi bulur bulmaziçimde bütün şehir atlı karınca gibidöner ha döner ışık renk ve pulhay allah bu ilkbahar beni öldürecekrüzgardaki kokular dudaklarımdaki tuzbu adamlar sabiha beni alıp götürecekgünlerden cuma sabah saat dokuzsakın ha ağlamanı istemiyorumparan var mı yok mu bilemiyorumal şu yüz lirayı yanında bulunsunyüz de bana kalıyor varımız yoğumuzçocuğa bir şeyler al onunla avunsunbeyler ben hazırım haydi gidiyoruzsabiha unutma seni bekliyorum'Attila İlhan* * * * * *GörüşmeciBakıyorum onların yüzüne,ölümden önceki bir pazartesi;ne coşkuyu geri çeviren yılgınlık,ne zamanı kollayan ürperti,çizmişler kavgayı yüreklerine.Gökte güvercinlerin bıraktığıkanat seslerinden daha kıvrak,daha yoğun, görkemli düşüncelerden,verilen yargıdan daha güçlübir umutla işlemişler yarını.Aşmışlar dalgalarını işkence denizinin,durgun gözlerinde iki su kabarcığı;acılardan geçmişler, bunca sınavdan.Öyle bir kıyıya varmış ki artıkölüm elde edemez inançlarını.Bakıyorum onların yüzüne,ne yenilmiş, ne eylem yorgunu,yeşerttiği incecik tohumlar ülkemin;incecik bir güneşle, ama direnç dolu,kabukları arasından gelecek günlerin.Kemal Özer* * * * * *Hapishane Şarkısı -5-Başın öne eğilmesinAldırma gönül, aldırmaAğladığın duyulmasın,Aldırma gönül, aldırmaDışarda deli dalgalarGelip duvarları yalar;Seni bu sesler oyalar,Aldırma gönül, aldırmaGörmesen bile denizi,Yukarıya çevir gözü:Deniz gibidir gökyüzü;Aldırma gönül, aldırmaDertlerin kalkınca şahaBir küfür yolla AllahaGörecek günler var daha;Aldırma gönül, aldırmaKurşun ata ata biterYollar gide gide biter;Ceza yata yata biter;Aldırma gönül, aldırmaSabahattin Ali
* * * * * *
Müebbet TürküsüIönce kol sonra sürgü sonra anahtar açılır kapı itilirim sırtımdan ben ebedi kiracı kesilmiş hükmüm önce sürgü sonra kol sonra anahtar kapanır kapı bir ömür boyu diri diri içmek için gövdemi dolanır bacaklarıma balçık gibi ağır bir karanlık çırpınsam küçücük pencerede çifte çapraz parmaklık üstünde yüzüme örtülür binlerce kare demirörgü her karesinde oyulmuş bir göz gibi kanar gökyüzü batan güneşim kapının önünde kıpkızıl asılırım biran ranzam tavana ranzam yere ranzam göğsüme çakılı kımıldasam göğsüm boydan boya yırtılacak sanki duvarlarını üstüme yıkacak hücrem adım atsam adım atsam apansız kurşun değdi kanadına kuşun tutun beni önüm berbat uçurum bu kimin sesi bırak torbanı atlas'a ödüldür gökkubbeyi taşımak düş kırıklığına salan salsın gözlerini bırak ranzanda yatak yatakta düşlerin dağınık kalsın yürü delikanlım beton altında toprak uyansın duvarı duvara vur ateş gibi bir ıslık tuttur yürü a benim deli gönlüm yürü kesilmiş hükmünIIşarkılar türküler skeçler camdan cama gülücükler -olur böyle şeyler takma kafanı yatarız be- gecede ay mı var alttan alta katılaşan bir şey olur böyle şeyler takmıyorum kafamı yatarız be.. biter havalandırma eğlentisi de gecenin bir yerinde son sigaranın ateşi kararır dostlar uykuya varır gece sefası bu mevsim açar mı gecede ay mı vardı idamdan müebbete düştüm müebbetten hücreme belki sıcaktı şubat gece karla başladı fakat en güzel yüzünü resminin yüreğime ters kapadım kırdım belleğimin bütün sırrı dökük aynalarını ranzam soğuk ranzam ayaz ranzam kar altımda demir üstümde ışık yanımda duvar üşür ellerim sensiz ellerim öksüz ellerim nerde portakal bahçesi kadar sıcak memelerin dönerim gene duvar gene soğuk gene ayaz düşlerim seni almaz düşlerime müebbetim sığmaz bir dal fesleğen taksan da saçlarına yorulursun güneşi yatırsalar koynuma ısınamam bir yerine vardım ki gecenin sen yoksunIIIbir yerine vardım ki gecenin sen yoksun sen yüreğimin dağlarında sakladığım kaçak kız seni sunuyor kar yüklü dallarıyla çam ağaçları kimliğin bende saklı uzanıp alsam alnın apak gece balçık gibi yapışıyor ellerime saat kaç tende yaşanmayacak aşkımız anladım tenimde isyan yorgunum ranzama uzansam gözlerimi kapatsam bir daha açmasam beni bu kapkara suskunluk beni öldürecek diyorum avaz avaz düşüyorum asama dikse anam kapımızdan balkona tırmansa akçamların kokusunu sen saçlarından savursan üç yanı sırılsıklam ülkem gibi hep acı dalgalara dirensen yanağından mutlu bir damlanın yuvarlandığını görsem kar da eridi çamur sonra yağmur sokaklar çıplak asfalt makadam bulvar ayaklarda o bildik bıçak acısı haki gömleğinden bir düğme aç ellerimden üşüyorum şafakları yunus çıkarsa ağlarından balıkçılar beter ağlar dudaklarında uzayan sigara külü martı kanatları ve türkü: bir dal fesleğen taksan da saçlarına yorulursun bulaşıyor dilime beni ağzınla sustur susturacaksanIVsabah oldu beni ağzınla sustur susturacaksan gazeteyle uzatıldı mazgaldan dürülmüş bir yangın gibi korkunç acılarıyla ellerime on üç yıl öncesinin vietnam'ı pirinç tarlaları bambu evleri insanları yani kavgaları 1972 trag bang köyü ve temmuz güneşi ve yankee ve napalm yani ölüm bulutları yapışıyor sırtlarına çocukların çocukların bacakları tutuk çığlıkları var fakat ağızlarında boylarından büyük ilkokul çağında saçı kara çığlığı yangın küçücük kızın bant çekmişler göbeğinin altına ne ayıp ne yasak kaçıyor o güzelim çocuk bütün insanlığıyla çıplak elinden tutmalı göğsüme basmalı göğsümde soluklandırmalıyım benim de gözlerim yanaklarıma doğru çekilmeli acıdan ağzımı kulaklarıma dek yırtarcasına haykırmalıyım payıma düşeni almalıyım yedi milyon ton bombadan işte ben her acıda böyle sırılsıklam şaşkınım haykırılmış her çığlık burda benim ağzımı yakıyor durma kanıyor acılarım gövdemin neresine dokunsam kaldırmadan demir parmaklığı insanla insan arasından canım sevgilim ben bu yaraları kabuk bağlatmamValnım parmaklığa gömülü alnımda tarifsiz hasret dörtbir yanım idam dörtbir yanımda türküleşen müebbet ne bir yıldız kayar üstünden ne bir çiçek açar hücreler burada susuz kör kuyulara benzer her bahar duvara koşar da sarmaşıklar yaz biter yorulur sonunda salkım saçak dal budak ağaçlar gözlerimi içime çevirmesem gözlerim duvarda kurur bir an büyüse suskunluk kulaklarıma kurşun akar belki bu yüzden yüreğimde tepesi karlı dağlar boydan boya karadeniz boydan boya toros akdağ karadağ altındağ cudi ağrı canik aras vurulup öldüğüm kalkıp çocuklar gibi güldüğüm dağlar yakındır eteklerinde dudaklarına özenir kiraz ellerin tüfeğinden çözülür göğsüne ılık ılık kan yürür dişlerinin arasında apak ilkbahar kardeleni uyanırsın tenin buğulanır bilirim dudakların mahmur uykudadır kollarını açıp gerinirsin ormanın bütün ağaçlarınca yeşil dokunabilsem sana çoğalırdım saçlarınca tel tel yüreğimin ırmaklarını aykırı akıtıyorum dağlara doğru süzülüp gelsen suda bir papatya kadar güzelVIsaçlarını yastık yapıp yatıyorsun öyle düşünüyorum yorgan diye geceyi dört mevsim üstüne çekiyorsun yaprak düşer ay düşer yıldız düşer kar düşer kurşun düşer üstüne bomba ölüm ayrılık düşer apansız sena düşer aklıma beni ağzınla sustur göğsü isyan göğsü ateş göğsü tomur tomur sena onaltı yaşının heyacanını tarar aynada çıplacık boynu.. el-boruk dağlarında israil konvoyu kıvrılır yılan gibi.. nazi fırınlarından sarı yıldız uyanır aynada gözlerini bırakır gözleri iki yüz kilo bomba içine 504 peugeot'nun büsbütün bir kinle oturur kanatlanır avına sena mehdillah şii müslüman kız sedir ağaçları değil yanan köyleri geçer iki yanından hükmünü okur benim ülkemde filizkıran fırtınası dalların acısı gelir hücremde beni bulur konvoy patır cizze arasında durur.. sena atmaca sena nisan dalları gibisin sena sena fünye fitil ateş.. sena dur ama durma.. gövdesinin dört katı ağır bombayla patlar güzelim kız beni ağzınla sustur susturacaksanVIIbu türkü hiç bitmeyecek karanlık sular akıyor içime her dizesi bir fırtına belki soluğum yetmeyecek korkarım teninden avuçladığım buğu uçup gidecek yastığım sımsıkı yastıkta aralanmıyor dudakların kış üşümesiyle durma sırtını dönüyor yatağım bir yangından çıkmışım tepeden tırnağa yanık çekip almışım bir çocuğu çığlığı bende kalmış yana yana dost kapılardan yüzgeri olmuşum su dökenimi aramışım inatla beni ağzınla sustur beni suskunluk kapkara suskunluk öldürecek beni sesi türkümün sesi sağanak yağmurları isterim dur altına sen de sağalır belki ateşi gövdemin duvarla başladı duvarla mı bitecek türküm şu dağlar eteği kuşatma tepesi karlı dağlar şu okul şu sokak şu ev şu ağaç şu bulvar düşünüyorum da sanki bir varmış bir yokmuş benim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuş sesli konuş dışarda kalmasın çiçek yüklü dallarıyla bahar balçık gecelerden balçık gecelere çıkıyorum ayaydınlık sabahlara bir de sana inanıyorumVIIIbenim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuş söyle ben türkü söylerken sıkı bassınlar yere yağmurlu bulutları tepelerinde taşısınlar söyle benim gecelerim tepeleme ısırganotu sevgilim dur durak yok bana bu bahar akşamlarından toprak deniz ve kadın kokularıyla dövüyor da kapımı bir karası aşıyor duvarı kahrolası karanlık kibriti çakılmış sigarayım nerede dudakların barut dumanıyla islenmiş belki kararmış saçların çekincesiz yıkanırsın deli çılgın akan sularda sular hırçın sular arsız ben ellerimle yapayalnız kovalanmışım çocukça düşlerimden taşa tutulmuşum balıkları oltada bir deniz gibi ayağa kalkmışım delikanlıyım yıldızsız gecelerde düşlerine kıran girmiş sensiz kupkuru bir dalım güneşin gözüne batan grevsiz işçiyim de ocağı tütmeyen evim öğretmenim diline sözcük sözcük yasak vurulmuş çocuğum elinde bir balon bulut bir dolu umut benekli balonlarım sonra bir varmış bir yokmuş benim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuşIXtürkü söylüyoruz tahliyecinin ardından nedense yanık yanık birşeyler kokuyor havada ağlamak istiyorum ateş hattından çıkmışım beni ağzınla sustur tam bir hafta aralıksız dövmüşler barikatı kanlı upuzun bırakmışım üç arkadaşımı yorgunum yürürken şarapnel parçası düşüyor göğsümden çekilen ilk dişimmiş gibi alıp cebime koyuyorum daha otuzbir dişim var katıla katıla gülüyorum yaranı avuçlarıma ver ateş hattından çıkmışım yitiyor nöbetçi kulesi ellerim kopuyor parmaklıktan nerede susuzluğun bir yudum su kaldı mataramda ağzımda senin dudakların bir varmış bir yokmuş duvarın dibinde kurt köpekleri ve bolivyalı çavuş guevera'nın sırt çantasında neruda kahkahası ve ezbere okuduğun bizim şairlerimiz geliyor aklıma salt bizim işimizmiş gibi şaşıp kalmışım felâket yakışırmış meğer onlara da ölmek çınar dediğin de gün gelir devrilirmiş usulca anımsa ne derdik aramızda ona hadi anımsa a. kadir amca a. kadir amca a. kadir amcaXbenim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuş söyle ben türkü söylerken sıkı bassınlar yere yağmurlu bulutları tepelerinde taşısınlar söyle ben yokum okulda fabrikada sokakta sen yoksun her adımda bir pusu her pusuda bir sevinç asılı kapılar kapalı pencerelerin perdeleri aralanmaz çocukların oyuntaşı parçalanır camlarda gülmeler açmaz ardına kapının süpürgeyle kurum yığar bir kadın öğrenciler başka işçiler başka bir başka ülkem sen neredesin insan kardeşim nerede neredeyim ben hücremin değil evinin duvarında bitiyor voltam buz gibi titriyor sırtıyla duvara sırtımı dayasam adımlarımı sayıyor bir iki üç... aklı karışıyor gün biter mi ay biter mi mevsim yıl biter mi duvardan duvara ömür biter mi şaşıp kalıyor kapısını açsa kapıma çıkacak ödü kopuyor işte bu insan kardeşimin ölümcül korkusu bu işte ağır mahkumum düşüyorum bütün uçurumları yüreğinin kayalıklarında yeşertemedi henüz bana bir dal paramparça parmaklarım korkusunu sıçrıyor uykusundaXIinsan yaralarım kanadı beni ağzınla sustur yaralarım kanamasa gözlerim duvarda kurur kör sağır suskunlukları dipsiz düşüyorum ayırdına varmadan dibini çekiyorlar uçurumun beni dipsizlik kapkara dipsizlik öldürecek beni sözüm kurşun hasretim kurşun kurtuluşum açsana gülün yaprağını uçsana kanadını kuşun sevmesi sevişmek değil gülmesi gülüşmek çocuğunun saçlarını okşuyor elleri dalgın elleri uzak yasaklarca çalışıp konuşup yaşıyor yasaklarca hah desem unutup büyük ellerini kaçacak kaçacak ardında madeni sesler bırakarak keşif kolları çıkar inadına yasak ateşler yak kuşatmalar da kuşatılır bir yerde haber uçur alınıp satılabilen bir ülkenin müebbetiyim ben türküm duvarla türküm yangınla sürüp gidecek gencim delifişek gözlerim bir çift kara tüfek bütün umutlar menzilimde belki kızıyorlar sözlerime henüz bir avuç insan kardeşimi gördüm fakat şaşırmadan ellerini dimdik bakabilirken gözlerimeXIIbenim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuş çoğalmasın yangın sesli konuş güzelim insan adın bende gizli gölgen takibinde helikopterin her gece koşar gelirsin düşlerimin çekimine kapılıp kent dağa kavuşur ellerim ellerini bulunca ellerimiz buluşunca düşlerim gece baskınında çam ve ardıç kokularını göğsüme bırakıp kopar yürürsün ellerimin şehvetine sarınıp yürürsün canımın içi kanatlan çarçabuk serçe tedirgini adımların ele vermeden seni.. kaç mahpus yılı düşlerime girip çıktın hep bir umudun allığı düşler ki sınırsız düşler ki yazdan kışa uçsuz bucaksız düşler ki yaşanan yıllara aykırı.. kurumasın istemem rüzgârda salınmadık hiçbir dal minik ellerin yine kabzasında büyüsün silahın devrederken nöbeti fakat bir el değmeli eline acı bir bulut gibi taşıma saçlarını seni ülkem bildim yorulursun arama arama ellerimi ellerimi unut katmer güllerin açtığı dağlardadır aşk ve umutXIIIumudum dağlarca yapraklarca umudum halklarca fabrikalar gecekondular.. duyuyorum tıpırtısını varoşların daha fazla dayanamaz bu beton bu demir bu plastik kolumu uzatınca elini buluyorum yan hücredeki arkadaşın eli sıcak elim sıcak sımsıcak umut yaşamak bu yaşamak bu diyorum kesip atıyorum karamsar yerlerimi ve gülüyorum gül sen de yüzünde güller açsın güney afrikalı zencilerin kavgaları erik çiçekleri kadar ak biliyorum nice kavgalar verilmekte bana yakın bana uzak hücre hücre direniyorum kuşatılsam da sayrılıklarla gün gelecek saçlarımın güz savrulması durmuş olacak duvarla boğuşmayacak hiçbir düş hiçbir adım hiçbir ayrılık ve hiçbir sözcük şiirde bir silah gibi patlamayacak ne müthiş bir duygu içerde umudu kıyasıya yaşamak çürütülmek ve öldürülmek olasılığı ağır basarken mutlu şarkıları ve zafer tarakalarını beklemek evet canım gün gelecek nasıl atılmışsam içeri öyle diri ve genç aşacağım yıkılan ilk duvarı oğlu kızı yitik bütün kadınları anam bileceğim sen diye öpeceğim ağzından karşıma çıkan ilk kızıXIVkarşıma ilk çıkan kızı sen diye öpeceğim ağzından boynuna doladığım kollarıma ayaz vuracak belki soracağım nerde belinin çukuruna dolan saçların susturacaksa o kız da ağzıyla sustursun beni.. direnmenin güzelliği yüzümüzde kış bahar yaz çok değişmedik fakat ellerimiz büyüdü azbiraz gökyüzünden çalıp yolla uçurtmaları salkım saçak ellerimizde çocuk merakı ellerimiz güzel haberlere aç.. bana ince uçurumlara bakan kar bahar yüklü patikaları anlat ki iz sürücüler tıkanıp kalsın sonlarına bakınca o saat köylere inişlerinizi bir de bir de kentlere kaçamak yün çorapları önemse dağlarda korkarım ayakların donacak.. ağlamaklı oluyorum ne güzel düşlerken kuşanmış günleri kırılacakmış gibi bütün kapalı kapılar bugün yarın bayramlık giysilerimle buluyorum kendimi aynada tıraş olurken ranzamda uyur uyanık düş denizi geçiyor üzerimden alıp getiriyor kovasını küreğini kumdan kale yapan çocukların bulutları yıkıyorum saçlarından gözleri nasıl da umut.. hep umut edeceğiz sevgilim kopacak her yenilgi sonrası sustu sanılan yüreğimizde korkunç bir yaşam fırtınasıOcak-Mayıs 1985Nevzat Çelik
* * * * * *
Hapishane Şarkısı 1
göklerde kartal gibiydim
kanatlarımdan vuruldum
mor çiçekli dal gibiydim
bahar vaktinde kırıldım
yar olmadı bana devir
her günüm bir başka zehir
hapishanelerde demir
parmaklıklara sarıldım
coşkundum pınarlar gibi
sarhoştum rüzgarlar gibi
ihtiyar çınarlar gibi
bir gün içinde devrildim
ekmeğim bahtımdan katı
bahtım düşmanımdan kötü
böyle kepaze hayatı
sürüklemekten yoruldum
kimseye soramadığım
doyunca saramadığım
görmesem duramadığım
nazlı yarimden ayrıldım
Sabahattin Ali
Ünlü Şairlerden cezaevi şiirleri cezaevi sözleri